Karşımde deniz... Koşmaya başlıyorum deli gibi denize doğru. İçimde bir ses "Atla!" diyor. Sanki o hızla atlarsam gidebileceğimi hissediyorum bu bilmediğim zamandan. Koşuyorum, koşuyorum... Tam atlayacakken aniden durup başımı iki elimin arasına alıyorum. Çıkmam lazım, geri dönmeliyim diye tekrarlayıp duruyorum. Sonra sonra bu histeri krizi bitince "Konsantre ol." diyorum kendime. "O zaman yaparsın." Kalbim koşmanın da etkisiyle çılgınca atıyor. Gözlerim kararıyor. İçinde bulunduğum bu eskiyle karışık yeni dünya, etrafımda tüm hızıyla dönüyor ta ki yok olup gecenin karanlığında bir yerlerde, evrenin hangi köşesine ve hangi zaman dilimine denk geldiğini bilemediğim ama benim izleyicisi olduğum zamana yeniden düşünceye kadar.
İşte insan bu... Sadece Ben'den var olan bir yaratık. Her şey sadece onunla ilgili. Kendi arzuları, ihtirasları önemli onun için. Kendi zamanı, kendi mekanı. Başka bir şeyi hayal edemeyen. Tıpkı yarış atları gibi... Hani aslında atlar çok geniş açıyı görür ama dikkatleri dağılmasın diye at gözlükleri takılır ya... Ve böylece uzak izdüşümleri haricinde hiç bir şeyi göremeden çılgınca hedefe doğru koşarlar.
Adem de cennetten öyle kovulmuş bence. Sadece ben dediği, kendisinden başka kendi arzusundan başka hiç bir şeyi önemsemediği için. Çok seviliyormuş bence. Bu kadar anlatılamaz, bağışlayıcı ve karşılığı bizde bulunmayan...
İşte o Ben yüzünden o kadar zaman sonra hala bizden olana bile doğru ifade edemiyoruz sevgimizi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..