10 Şubat 2010 Çarşamba

Süt aşkına efsane avcılığı

Uçan inekler bir tarafa dursun karşınızda gerçek bir –marketlerdeki reyon ismiyle- süt ve süt ürünleri aşığı duruyor. Öyle ki reklam filmi oynarken gözlerim doluyor. Durum böyle olunca beyaz ve tonlarındaki arkadaşlarımızın toplumumuzda uğradığı haksızlıkları dile getirmek de bana düşüyor.

Efsane 1: Balıkla yoğurt yenmez, balıktan sonra süt içilmez. Peki arkadaşım yoğurtlu hertürlü mezeyi götürdün. Önden peynirini de yemiştin. Yanında belki de bol sütle hazırlanmış patates püresini de mideye indiriyorsun. İşin aslı bayat balığın zehirlenmeye neden olduğudur. Üstüne süt içmişsin, yanında yoğurt yemişsin, sonucu değiştirmez.

9 Şubat 2010 Salı

Nayır Nolamaz !

Yeni başladığım işimin henüz ilk günlerinde aldığım bir proje için internetten reklam örnekleri karıştırırken her 3 Google kullanıcısından 1’i gibi yine karıştırmam gereken şeylerin dışına çıktım ve BBC Programcısı Jessica Williams’ın yazdığı bir kitapla karşılaştım. Kitap, dünyanın röntgeni çekildikten sonra, ortaya çıkan ve değişmesi gereken sonuçlardan ibaret. 50 gerçek” olarak adlandırılan aykırılıklar, yanlışlıklar veya sorumsuzluklar, ilk bakışta birbiriyle ilintili gibi gözükmese de her biri, dünyanın çivisinin üzerine bir balyoz gibi iniyor.


Ozon delindi, küre ısındı, dünyayı su basacak. Marduk gelip çarpacak. Bülent Ersoy hamile kalacak. Tay-yeap Beyaz Saray’ a, taşınacak şeklinde farklı senaryolar kulaklara çalınsa da, içten içe dünya bir yok oluşa doğru gitmekte. Biz kendi vahdaniyetimiz uğruna fırdönerken, gelin bir de dünyayanın nasıl döndüğüne bakalım. Işte dünyayadan size birkaç gerçek...

1 Şubat 2010 Pazartesi

İstanbul aşkına..

Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan eve gitmek için servis aracına binmiş, elimde kitabım uyuyakalmışken birinin koluma hafifçe dokunduğunu hissettim. Uyku sersemi gözlerimi açtığımda gitgide netleşen vizyonumda hemen hemen benim yaşlarımda, kabarık (hatta “bonus” diye nitelendirilen) saçlı, hippi giyimli bir çocuk vardı, gülümseyen utangaç bir tavırla valizimi çekmemi rica ediyordu. Görünen o ki kocaman serviste yanım dışında boş yer kalmamıştı. Önümüze oturan anne ve babasıyla hararetli İspanyolca konuşmalara dalmasından anladım ki seyahatlerinin heyecan dolu ilk günündeydiler.