31 Aralık 2009 Perşembe

Yeni Bir Gun 2 - Hedeflerimiz var

Yeni bir sabah olmus , alarma zar zor uzanip biraz dogrulmaya basladiginiz andan itibaren dusunceler simsek hiziyla beyninizde dolanmaya basladi. Isyerinde olacak olaylar , utulemeniz gereken gomleginiz , dus yapip yapmamaktaki kararsizliginiz , kahvalti edecek vaktinizin olup olmadigini sorgulamaniz , sanki butun bunlari ayni anda dusunmeye calisiyorsunuz.
Derin bir nefes alin veeeee Durun!

30 Aralık 2009 Çarşamba

Havuç Yumurta Kahve



Bir baba ile kızı dertleşiyorlarmış. Kızı, hayatında bir çok sıkıntı yaşadığını ve bunlarla nasıl başedeceğini bilemediğini söylemiş babasına. Sorunlar ardıardına devam ediyormuş hayatında. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve gel sana birşey göstereceğim diye kızını mutfağa götürmüş. Ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Birinci kaba bir havuç, diğerine bir yumurta ve son kaba bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Her üçünü 20 dk pişirmiş... Adam bunu neden mi yapmış?
Okullu olup sınıfları dolduralı birkaç yılgeçti. Artık o ya da bu şekilde hepimiz hayatın içinde, bir koşuşturma halindeyiz. Hal böyle olunca eskiye göre su yüzüne çıkmayan bazı sıkıntılara ve zorluklara sahibiz. Sizinle paylaşacağım bu yazım, hayatın yeni gördüğümüz yüzü sebebiyle maruz kaldığımız yada kalabileceğimiz zorluklara karşı duruşumuz hakkında güzel notalar içeriyor. Keyifle okuyun...

Facebook dünyasında Farmville ülkesinde...


Son zamanların Facebook rüzgarına fırtına gibi giren, sanallığıyla bizi biraz daha gerçek hayattan soyutlayan, 'vakit öldürmek' için birebir,vaktimizi diriltemeden bir daha içinde öldürdüğümüz,adı 'oyun' kavramı içinde geçen ama tam bir kara delik misali bilgisayarlarımıza giren şey...


Evet,bunları söylerken aslında bir yandan da çiftliğimdeki poinsettiaları (Türkçe karşılığı Atatürk çiçeğiymiş) biçmekle meşgulüm; ne yazık ki ben de o sanal hayatın içinde takıldım kaldım. Bu yüzden de bugün ondan bahsetme ihtiyacı duydum.

29 Aralık 2009 Salı

Bekliyorduk zaten Moby


Elektronik müziğin dahi çocuğu Moby yeni albümü “Wait for Me” ile yine farkını ortaya koydu. Sanatçının müzikal geçmişini önceki albümlerinden hatırda kalan parçalarla, özellikle sinema ve reklam endüstrisinde kullanılanlardan yola çıkarak anlatmaya çalışalım.

Vavien

Eskiden Türk filmlerini nasıl olsa dvdleri çıkar düşüncesi ile evde izlemeyi tercih ediyordum. Fakat son birkaç senedir bu durum tersine dönmeye başladı. Hatta son 1-2 senedir %80 oranında Türk filmlerini izliyorum sinemada. Aslında yapılması gereken de bu. Filmlerin nasıl bütçelerle çekildiği ve ne zorluklarla yapıldığı düşünülürse hepimizin destek vermesi gerekir.

İşte bu düşüncelerle uzun zamandır beklediğim ve merak ettiğim filmi dün izleyebildim. Filmi uzun uzun anlatmadan önce görüşümü hemen söyliyim. Mutlaka izlenmesi gereken çok güzel bir film...

28 Aralık 2009 Pazartesi

Bir güzel müzikal birliktelik daha: David Guetta & Estelle


David Guetta’nın One Love adlı son albümünden çıkardığı üçüncü single, aslında albüme ismini veren parça. “When Love Takes Over”da Kelly Rowland (eski Kader Çocuğu-Destiny’s Child), “Sexy Bitch”te Akon kendisini yalnız bırakmamışlardı. Bu kez de Estelle David’e eşlik ediyor.

27 Aralık 2009 Pazar

Los Vivancos

“Eğer şahinin yazgısı göğün en yükseklerine uçmaksa, bizim yazgımız da birlikte dans etmek” diyor, Endülüs’ten çıkma 7 erkek kardeş. Nam-ı diğer: Los Vivancos. Kendilerini ilk kez 2008 senesinde İş Sanat’ta izlemiş, hayran kalmıştım. 27 Aralık Pazar akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapacakları gösteri için tekrar İstanbul’a geleceklerini öğrenince, bu haberi yurdum kızlarıyla paylaşmayı kendime bir borç bildim.



26 Aralık 2009 Cumartesi

*Yılbaşı Işıltısı*


Şaşırıyorum doğrusu. Zaman, ellerimizden sıktıkça daha da ufalan küp şeker misali, artan ivmeyle kayıp gidiyor. Gitmek de denmez buna, uçuyor resmen ve biz de öylece ardından bakakalıyoruz.
...Ve yine yeni diye kutladığımız, kutladığımız an itibariyle de eskiyen bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2009'a nasıl girdiğimse dün gibi aklımda. Her neyse... Yeni yıl dendiğinde manevi olarak zamanın hızlı geçtiği hislerini duyuyorum. Onun dışında yeni yıl, sürekli beklentiler içieren bir kavram herkes için. Yeni umutlar, yeni bir sayfa hatta abartacak olursak yeni bir yaşam=) Ne yazık ki yeni yıla karşı böyle bir beklentim hiç olmadı; 01.01 sabahı uyanıldığında, her şeyin aynı olduğunu görmek tüm bu hayallerin en çok kırıldığı an olsa gerek. Evet, dediğim gibi böyle bir beklentim yok 2010'dan ... ama yılbaşı gecesi denildiğinde akan sular durur benim için. O geceye, herkesin yeni yıla yüklediği tüm beklentilerin on mislini yüklerim; yılı yarıladığımız an itibariyle de zaten yılbaşında ne yapacağız sorularını çeşitli formatlarda hafiften insanlara sormaya başlarım. Hiç bir zaman da net program yapamamakla sonuçlanır konu=) Artık yılbaşının metasal yaklaşımları mıdır, tüketim toplumunun bir neticesi midir bilemem ama o gece benim için bir ışıltı gecesi olmalıdır.

25 Aralık 2009 Cuma

İtici Detaylar.. Benden söylemesi..!

Biz kadınlar neden dış görünüşümüz hakkında bu kadar takıntılıyızdır? Kim için giyinir, kim için süsleniriz? Biraz kendimiz için, biraz hemcinslerimiz için, ama en çok da karşı cins için galiba.. Sabah Gazetesi ilginç bir araştırma yayınladı geçen hafta; 20-65 yaş aralığındaki 75 erkeğe "Kadınlarda neleri beğenmiyorsunuz" sorularını yöneltip bir "erkek modametresi" çıkartmışlar. İşte erkeklerin kadın giyim-kuşam ve güzelliğinde beğenmedikleri 10 şey:

Metallica

Ortaokulda ingilizce ogrenmeye basladigimda yabanci muziklere merak salmaya baslamistim.Ilk ogrendigim sarki Beatles'dan Yesterday olmustu (bbc nin inglizce egitim setinde vardi). Yesterday den sonra Stevie Wonder dan I Just Called to Say I Love You... :)

Ablam tam bir NKOTB (New Kids On The Block) hastasiydi... Bende severdim ama o zamanlar Michael Jackson daha bi agir basiyodu...

Daha sonra bizim zamanlarin gencleri rock muzigine heveslenmeye basladi. Uzatilan saclar, siyah t-shirt ler, yazin sicaginda giyilen siyah postallar, yirtik kotlar... Ben bunlari tam olarak uygulamamis olsam da o zamanlar davula olan merakim yuzunden rock muzige ilgim daha da artti. Cok fazla rock muzik kulturum olmasa da Queen, Pink Floyd, Beatles ve Metallica vazgecilmezlerim arasindaydi.

Bir baska yazimda digerlerinden de bahsederim ama simdiki konumuz Metallica...

24 Aralık 2009 Perşembe

Paris'ten izlenimler...



 Çocukluğumun şehri,yurt dışı hayallerimin ilk durağı,ancak hayallerimdeki ilk durak yaşamımdaki ilk durak olamadı,yine de geçte olsa onunla tanışabildim.Şuan da size Paris'ten bahsetme sebebim,sıcaklığını hala koruyorken izlenimlerimden,hayalimdeki ile gerçek Paris arasındaki ilişkilendirmemden bahsetmek istemem.

Dejavu ve Jamaisvu

Hayatın zıtların ilişkilerinden ibaret olduğunu, onların birbirleriyle etkileşimleri sonucu kurulan çok faktörlü bir denge ile daha da sağlıklı devam ettiğini okumuştum bir yazıda. İnanlar için Allah bizi böyle yarattı. İnanmayanlar için doğa bizi bu şekilde donattı. Her ne şekilde olursa olsun kadın erkek olarak iki zıt halde ve herşeyin zıttının olduğu bir dünyadayız. Makro bazda bir çok zıtlık, kainatın nizamı, intizamı ve ekolojik denge için birbirleriyle çarpışmakta : Sıcak soğuk, ağır hafif, güzel çirkin, karanlık aydınlık, güçlü güçsüz... Bu şekilde dengede duran dünyada mikro bazda zıtlıkların olduğundan da söz edilmekte. Bunların insanların hücrelerinden başlayarak, vücudunun geneline bir denge getirdiği söylenmekte. Ben de organlarımızın birinde, beynizmizde ortaya çıkan karşıt durumlardan birini anlatıcam sizlere; Dejavu Jamaisvu

23 Aralık 2009 Çarşamba

Kar...

İngiltere'deki günlerimde şu nemli ve yağmurlu ülkede kar göreceğim aklımın ucundan bile geçmezdi! Birkaç gündür hava inanılmaz soğuktu ve kendini belli ediyordu da. Ama yine de ihtimal vermiyordum. Taa ki sabah uyandığımda perdemi açana kadar. İçime ani bir huzur çöktü çünkü yerler bembeyazdı! Aklıma çocukluğum, okul zamanlarım geldi hemen... İlkokuldayken de lisedeyken de, hatta üniversitedeyken bile hiç geçmezdi o coşku. Kar demek, tatil demek! Yan gelip yatmak, arkadaşlarla dışarı çıkmak, kar oynamak demek! Sıcak çikolata, sahlep demek!

Adını Sen Koy

Türk filmlerinin vizyonda egemenliği ele geçirdiği bugünlerde ben de tercihimi bir Türk filminden; “Adını Sen Koy”dan yana yaptım. Filmin adını koymakta da sevip sevmediğimi anlamakta da zorlandığım bu Tuna Kiremitçi filmi, sanırım iyi hikayeleri olan bir yazarın sinema yönetmenliğine geçişinin çok da başarılı olmayan bir örneği...



İşte Christmas zamanı....

 

Christmas bilindiği gibi hristiyanlarca kutlanan ve İsa'nın doğum günü olduğu düşünülen dini bir gün.Christ's Mass'tan gelmiş ve zamanla christmas şeklini almış.Günü kimilerine göre değişmekle beraber,öğrendiğime göre çoğu kesimce 25 aralıkta kutlanıyor.

22 Aralık 2009 Salı

Kağıt-Kalem mi? Klavye- Ekran mı?

Bir türlü huzura eremedim. Sadece ben mi böyleyim yoksa bu çelişkiyi yaşayan benim gibi başkaları da var mı merak ediyorum?
Başlık malum, fikir veriyordur biraz. Teknolojiyi çok çok iyi kullanamayan bir insan olan ben zamiri, bu konuda üstün başarılar gösterip zaman zaman hayatımı kolaylaştırmak yerine kaosa dönmesine sebep olduğumdan en adisinden bir adet nişan istiyorum. Şöyle yakama takıp gururla etrafta gezeyim.

Julie & Julia


Dun aksam Ezel dizisinin yerine Arog filmini gorunce sinemaya gitmeye karar verdik. Istinye Park'a 5 dakikalik mesafede oturuyor olsak da dun aksamki soguk hava hevesimizi kacirdi. Bizde kendi film arsivimizden film bakmaya basladik.


Itiraf ediyorum ben internetten acayip film indiririm. Bu sinemaya gitmiyorum anlamina gelmesin ama arsivcilik bende hastalik seviyesinde. Arsiv icerisinden yeni cikan ve henuz Turkiye'ye gelmemis bir filmi sectik... "Julie & Julia"...

Basrollerini Meryl Streep (Julia) ve Amy Adams (Julie)'in baslastigi filmde, Stanley Tucci ve Chris Messina da rol aliyor. Film, iki ayri gercek hikayeyi farkli zaman dilimlerinde anlatiyor.

21 Aralık 2009 Pazartesi

ANESTEZİK FARKINDALIK

Haftasonu, hasta yatağımda yatarken vakit geçsin diye izlediğim filmlerden biriydi Awake. Filmde başarılı, yakışıklı, zengin ama ana kuzusu kahramanımız Clay’in (Hayden Christensen) açık kalp ameliyatı konu edinilmiş. Ancak durum normal ameliyatlardan biraz daha farklı. Çünkü Clay “anestezik farkındalık” adı verilen durumdan muzdarip... Anestezinin etkisiyle, vücudu hiçbir şeye tepki gösteremeyen kahramanımızın bilinci açık ve operasyonu tüm acısıyla hissedebiliyor. Biz seyircilere de Clay’in çektiği acıları izlemek düşüyor. Filmi beğenenler olduğu kadar, vasat bir film olduğunu düşünenler de var. Ancak herkes bir noktada hemfikir, film ilginç bir konuya parmak basıyor.

Yeni Bir Gun

Sabah erkenden kalkıyoruz, elimizi yüzümüzü yıkıyoruz, banyo yapıyoruz, belki üzerine yağ sürdüğümüz bir dilim ekmeği ağzımıza attıktan sonra giyinip süslenip işe gidiyoruz. Sabah işe geldikten sonra, bir kaç gazetenin web sitesine bakıp, gün içinde yapılacak işlerimizi değerlendirip, başlıyoruz tempoya. Öğlen yemeğine geldiğimizde biraz oh çekme şansımız oluyor. Sonra işe geri dönüyoruz. Saatimize şöyle bir göz attığımızda 3'e yaklaşmış olduğunu ve daha işten ayrılıp eve gitmemize en azından 3 saat daha kaldığı dikkatimizi çekiyor, ufak bir "amaann daha 3 saat var " dedikten sonra işlere devam ediyoruz, belki de canımız istemeye istemeye.

20 Aralık 2009 Pazar

Alışverişin de sanalı olur mu?

Birçok bayanda ikinci x kromozomu ile beraber default olarak gelen alışveriş yapma tutkusu bende de fazlasıyla vardır. Bütün maaşımı tek seferde Bağdat Caddesi'nin bir ucundan diğer ucuna bitirmiyorsam bu hem irade zorlamasından, hem de seçiciliğimdendir. Araştırmayı, gezmeyi dolaşmayı ve seçmeyi severim, bilinçsiz alışveriş pek yapmam. Bunun için son günlerde işyerimde dalga dalga yayılan online alışveriş furyası bana yeni bir ufuk açtı.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Rüyaların Tiyatrosu OLD TRAFFORD'da Maç İzlemenin Keyfi Başkadır!

Futbol seven sevmeyen herkesin kuşkusuz bildiği bir stadyumdur Old Trafford, ya da bilinen adıyla “Rüyaların Tiyatrosu”. Orada maç izlemek ayrı bir keyif derdi hep gidenler… Gerçekten de öyleymiş. Hele de gidilen maç Manchester United ve bir Türk takımının maçıysa… İşte o zaman futbol şovuna hazır olun!Biraz stadyumdan da kısaca bahsedeyim, bir kere muhteşem bir stadyum, İngiltere’nin en büyük futbol stadyumu ünvanını elinde bulunduruyor.

18 Aralık 2009 Cuma

Kurufasulye Fasuli'de yenir...


Uzun zamandır yemek yazıları yazmıyordum. İlk yazılarımızda arka arkaya bir kaç güzel restoran tavsiye edince adımız gurmeye çıktı, dolayısıyla yemek yazılarımıza biraz ara vermiştik ama bu kadarlık ara yeter, soğuk kış günlerinin geldiği şu sıralarda güzel bir kurufasulye - pilav keyfi yapmak için şimdi doğruca "Fasuli'ye" gidiyoruz.

17 Aralık 2009 Perşembe

Medovnik-Ballı Kek

Sanırım Prag'ta özleyeceğim tek yiyecek bu olacak dediğim,her gün yemek için sayıkladığım,her gördüğümde vitrine sarıldığım,ve neden bukadar çok sevdiğimi bilmediğim,diğer keklerden ne farkı var diye kendi kendime sorduğum kek-pasta, Medovnik.
İlk Prag'a geldiğim zaman Çek bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine tanıştım bu harika kekle.Tam olarak ne olduğunu bilmeyerek yedim,yakın bir zamana kadar da içinde neler olduğu hakkında bir fikrim yoktu,ama severek yiyordum=) Tarifini öğrenmek amacıyla internette araştırdığımda içeriğinin bizim keklerimizden çokta farklı olmadığını ancak yapımının ve içindeki bir iki maddenin farklı olduğunu öğrendim.

Asker Uğurlama Rezaleti

Malum 12 Aralık itibariyle askerlikte yeni dönem adayları, ufak ufak kışlalarının yolunu tutmaya başladılar. Başladılar başlamasına da 3-12 Aralık haftasını da rezil ettiler uğurlama törenleriyle.
Cuma-Cumartesi geceleri genç kuşağın araba ile pati çekme ve kapışma arenası olmasına karşın,Caddebostan sahilyolu haftaiçi gece saatlerinde tenhadır. Arkadaşlarımla bir yemekten yorgun argın evime dönüyordum ki, öncelikle Göztepe ışıklarda bir konvoyla yolu kornalar eşliğinde tıkayan bir grup apaçi ile karşılaştım.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Yumurtayı Nasıl Seversiniz?


Julia Roberts ve Richard Gere'in başrollerini paylaştıkları "Runaway Bride" (Kaçak Gelin) isimli, çok uzun yıllar önce seyrettiğim filmde aklımda kalan bir replik var: "O zaman söyle, yumurtayı nasıl seversin?". Birebir kelimeler bunlar olmayabilir belki ama varılmak istenen hedef buydu. Richard abimiz kızın sevgilileri ile konuşurken, hepsi kızın sevdiği yumurtayı(omleti neyse...) farklı tarif ediyordu.

15 Aralık 2009 Salı

Konya'dan Beklemediğim Bir Rum Yerleşkesi; Sille

Konya'yı nasıl bilirsiniz? Daha çok Mevlana ve türbesi, Selçuklu mimarisi, medreseleri ve etli ekmeğiyle mi, deprem kuşağından en az etkilenme durumu ve yüz ölçümü bakımından da en büyük şehrimiz olmasıyla mı.
Yoksa, içkinin kamu alanlarında en çok yasak olup da en fazla tüketildiği şehir olmasıyla mı? Evet Konya dendiğinde bellekte kıpraşan bilgiler bunlardı benim için, ta ki geçen haftasonuna kadar, geçen haftasonu katıldığım bir gezi sürecinde Konya'yı aklımda betimleyen bu tasvirler silindi ve yerlerini Konya'dan beklemediğim, eski bir Rum yerleşkesini aldı : Sille.

FITNESS: BAZI BİLGİLER VE "TRICK"LER

Bu yazıda ve her hafta bir yazıda fitness yolculuğunuzda size faydası olabilecek bilgileri, trickleri paylaşacağız.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Cambridge

Blogdaki ilk yazımda, arkadaşlarımla Oxford’a yaptığımız günübirlik geziden bahsetmiştim. Eh Oxford’dan bahsetmişken Cambridge’i es geçmek haksızlık olur tabi. İşte size benim gözümden Cambridge...

Londra’nın merkezinden kalkan trenlerle Cambridge’e bir saatten kısa bir sürede ulaşmak mümkün. İstanbul’da hergün trafikte saatler geçirmeye alışkın bünyelerimize bu yolculuk ilaç gibi geliyor ve atıyoruz kendimizi Cambridge sokaklarına... Oxford için gözlemlediğim birçok şey Cambridge için de geçerli. Yine bir şehir için küçük ama bir kampüs için büyük sayılabilecek bir alana yayılmış şirin bir üniversite şehri, bisikletleriyle seyir halinde olan Cambridge öğrencileri, çok çok güzel tarihi kolej binaları ve yemyeşil parklar, bahçeler...


BMW Gina Light Visionary- Geleceğin Otomobili..mi?



Arabalardan hiç anlamam, zaten kullanmayı da pek beceremem. Güzel arabalara karşı bir hayranlık beslemediğim gibi motorlarının beş kat daha güçlü olması veya jantlarının altın kaplama olması benim için bir kriter değildir. Babaanne mantığıyla "amaan, ayağını yerden kessin yeter" diyenlerdenim. Bu yüzden bir arkadaşımın videosunu gösterdiği BMW Gina prototipinin beni ve benim gibileri bile etkilemesi otomobilin gerçekten ilgi çekici olduğunun bir kanıtı.