4 Ocak 2010 Pazartesi

Sadece Geçerken Bakmak

Bu aralar iş sebebiyle çok fazla şehir dışına seyahat ediyorum. Bunların çoğu da doğu illerimize oluyor. Gezilerin hemen hepsi günübirlik olduğundan çok yorulduğumu söyleyebilirim. Sabah 04:00’de uyanıp havaalanına git. Uçağı bekle, sonra uçağın içinde kaptan pilotumuzun anonsu ile bir buçuk saat bekle, gece 12:00’de eve gel. Valla kemiklerim ağrıyor artık. Bu yazıyı da Van’dan yazıyorum sizlere.
En son geçtiğimiz hafta Kayseri’ye gittiğimde sadece içinden geçip gittiğim, ne çok şehir olduğunu düşündüm. Sokaklarında yürümeden, yemeğini yemeden, havasını solumadan usulca geçtiğim çok yer var. Eminim sizlerin de vardır. O şehirlerin hafızanızda kartpostal tadında bir resmi olur. Çoğunlukla da kendi gerçeğiyle uzaktan yakından alakası olmaz… Orada yaşayan birisi size bambaşka hikayeler anlatıp, farklı bir tablo çizebilir. Aslında bu birazda gezi yazılarına benziyor. Bir şehir ya da ülke hakkında makale okursunuz, çeşitli açılardan çekilmiş orasını en güzel gösteren resimlere bakarsınız bazen sırf bu sebepten oraya gidersiniz, merak etmişsinizdir ve o ambiansı yaşamak istersiniz; bazen de kazara orada olduğunuzda bildiklerinizle gördüklerinizi karşılaştırmaya başlarsınız. Kimi zaman hüsran, kimi zamanda sevinçle dolar içiniz. Bu yüzden kendi tecrübeleriniz önemli değil midir? Herkesin bakması da görmesi de farklıdır…
Kayseri’den bundan tam 15 yıl önce öylesine bir geçmiştim bende. Hani biraz önce dedim ya kartpostal resmi diye, bende ki resminde dağların eteğinde dümdüz bir arazi, bomboş bir şehir ve köşede öylece duran 6-7 tane yüksek(en az 10 katlı) apartmandan oluşan bir site vardı. O siteyi gördüğümde bu ne demiştim. Ne kadar çirkin. Şimdi ise kocaman bir şehir karşıladı beni. Uçakta ki yolcuların büyük bir kısmı Kapadokya’ya giden Uzakdoğulu(Japon mu, Çin mi, Koreli mi ayıramadığımdan..)turistler. Caddeleri çok güzel yollar en az 3 şeritli yer yer 4 oluyor. Kaldırımlar oldukça geniş, hele ki İstanbul’dan giden biri için en az 2 metrelik kaldırım görmek çok enteresan. Oldukça iyi işleyen, yol kotunda giden bir metro ağları var. Metronun en hoşuma giden tarafı rayları, görmüyorsunuz çünkü tüm hat çimlendirilmiş. Her yer yüksek apartmanlarla çevrili. Allahtan bunların bahçeleri genişte duvar gibi dikilmiyorlar karşınıza. Sivas caddesi ana caddeleri. Onu dik kesen cadde Melikgazi semti üzerinde. Burası Kayseripark alışveriş merkezinin olduğu yer aynı zamanda. Yeni lüks binaların yapıldığı gelişmekte olan bir yer. Kayseripark alışveriş merkezinde İstanbul’daki hemen hemen tüm kaliteli markaların mağazaları var. Kayserililerin bir de harika bir stadyumları var. Daha önce fotoğraflarını görmüştüm. Malzeme ve detay olarak eksikleri olabilir ama tasarım olarak Türkiye’de türünün tek örneği. Şansıma akşam maç vardı da bana uçaktan çok güzel bir gece manzarası verdi.
Kayseri diyince mantı, sucuk, pastırmadan bahsetmeden olmaz. Merkezde kale arkasında Kapalıçarşı denilenen daha çok İstanbul’daki Mahmutbey ayarında bir yer var. Kapalıçarşı’nın girişinde pastırma-sucuk satan pek çok dükkan bulunuyor. Bunlardan Beyoğlu isimli dükkandan çok güzel alışveriş yaptım. Mantıda en çok satan markalar Ananın yeri, Sumak. Ben Ananın yeri mantısından aldım çok güzeldi. Yağlama, sarma Kayseri mutfağının önemli yemeklerinden ama üzülerek söylüyorum ki pek benim damak tadıma hitap etmediler.
Sadece geçerken bir şehrin görüntüsü işte böyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..