15 Ocak 2010 Cuma

UYKU

Şu bilgisayarın başından kalk artık da yat uyu, uykusuzluk ilerde başına neler açacak, bak sinirlerin yıpranıyor, hadi yat uyu yat uyu yat... Off, tamam yatıyorum! (diyerek lapotopu da masadan yatağa transfer etme hali)

Her gün olmasa da, gün aşırı duyduğum repliklere karşılık yeterince uyumamış olmanın pişmanlığını her sabah ben çekiyorum zaten. Her uyandığımda da, eve döner dönmez uyuyacağım kesin diyerek açılmayan gözlerle atıyorum kendimi lavabonun önüne. Yıkıyorum yüzümü gözümü, artık çıkarırcasına suları çarpıyorum da çarpıyorum; gözler açılsa da uyku tuşu açılmamış tabii. Sonra gün akışı içinde bir yerlerde, birden uyku kaçmış, güne başlanmış olunuyor; er ya da geç.

Ama bugün, öğlen saatine gelmişiz ve uyanalı 4 saat olmuş; yine de uyumak istiyorum. Üstelik 8 saate de yakın uyumuştum. Gerçi hava da soğuk, kim istemez yorganı kafaya çekip, başı yastığa gömmeyi?

Biliyorum ki çoğu insan her sabah uyandığında, benimle aynı duyguları paylaşıyor; kimi bugün dersi asayım diyerek uykusuna devam ederken, kimi işe gitmeliyim modunda uykusuna o günlük veda ediyor ama çoğu insana uyku baldan tatlı geliyor. Hele ki mimarlık öğrencisi olduysanız hayatınızın en az 4 senelik bir bölümünde, o 4 sene 'uyku' bulunmaz hint kumaşından başka bir şey değildir sizin için.

Bazılarına göreyse uyumak, çok uyumak (ki bu çok uyumak 8 saat gibi bir süreyi içeriyor) aptallık. Uyku konusu açılmışken aklıma geldi; bir ara ortamda muhabbet konusu olan 'Sadece Aptallar 8 Saat Uyur' adlı kitap. Arka kapağından alıntı yapalım;
"aklı başında olan hiçbir insan, ömrünün üçte birini yastığa bağışlamaz. bu kitap, “erişkin bir insan günde en az 8 saat uyumalıdır.” palavrasını ve / veya önyargısını kırarak 8 saat uyumanın bir alışkanlıktan ibaret olduğunu öğretmektedir. 4 saat uyuyarak 8 saat uyumuş gibi zinde uyanmayı da anlatan kitap, bunun nasıl yapılabileceğini öğretmektedir. 60 yıl yaşadığı varsayılan sıradan bir insan, ömrünün 15 yılını çocuklukta, 15 yılını gıvır zıvır işlerde, 20 yılını da uykuda geçirmektedir ki bu hesapla geriye 10 yıl kalır. ancak bu aynı sıradan insan, 8 saat yerine 4 saat uyursa, ömrünün sadece 10 yılını uykuda geçirecek ve böylece 10 sene daha fazla yaşamış olacaktır. bunu başardığında ise sıradanlığı sona erecek ve sıra dışı başarılar elde edecektir; çünkü sıra dışı başarılar elde edenler tüm başarılarını bu ikinci 10 yıla borçludurlar. keops, da vinci, edison, newton, dostoyevski, armstrong gibi…
.....aslında uyku sıkıcı bir konudur. çevrenizde biri uykudan bahsedince esnemenize engel olamazsınız çoğu zaman. ancak yazar bu konuyu roman formatında işleyerek öyle eğlenceli bir hale getirmiş ki; kitabı bitirmeden uyumak neredeyse imkansız gibi. e tabi kitabı bitirdikten sonra da…"

Kitabın eğlencesinde değilim elbette; ancak zaten en başından 'aptal' lafıyla prim yapma çabaları, ben ve benim gibi 8 saat uyuyanlara böyle bir ithafta bulunma girişimi (ki 8 saat uyumak aptallıksa, dünyanın en aptal insanı kategorisine adayım' ve kişisel gelişim kitaplarının genel klişesi 'şunu şunu yaparsan, her şeyi aşar nirvanaya ulaşır, nirvana da sen olursun' vaadlerine inançsızlığım zaten kitaba karşı soğumama ve uykuya
daha da bağlanmama neden oldu :P Sonuçta ne Da Vinci ne de Newton olma yolunda gidişatım var gibi durmuyor, bunun nedeni de uyumamsa, n'apalım kader...

Yalnız, kitabı okumama rağmen de şuna bir açıklama getireyim; 4 saatlik uykunun yetebilmesi, bu konuya göre Çok Fazlı Uyku düzenine (ÇFU, kısaltınca da sevimli, çuf çuf gibi) alışmaya bağlı; yani tek ve kaliteli uykunuza veda edip (tek fazlı uyku), 4 saat aralıklarla 20şer dakikalık uyku düzenine geçmeniz; bu bağlamda da varsa toplantınız, sunumunuz, araba kullanmanızı gerektirecek durumlar, bunları da yok sayıp, 'benim uyku vaktim geldi' demeniz gerek. Ohooo... Yine de bu kadar kötülemeyeyim bu uykuyu çeşidini, yapılan (sınırlı) araştırmalara göre algı daha fazla açılıyormuş ve uyanıklık seviyesi normal uyku seviyesini düşürmüyormuş. Ama bana göre değil, hele ki vaktini zaten dolu dolu geçirmeyen, sabahlara kadar öğrenme yetisi açık olmayan insanlara göre hiç değil. Yine de, pek çok insan zaten günün normal saatlerini bile nasıl değerlendireceğini doğru düzgün bilemezken; extra kazanılacak 4-5 saatin kime ne faydası olabilir ki. Sorun uyku saatlerini çözmekten öte, vakti dolu dolu geçirebilmeyi disiplin haline getirmekte. Ondan sonra TFU'dan çuf çuf diye ÇFU'ya geçilebilir.

ÇFU'ya karşılık bir başka argüman da şu olabilir; vücudumuzun bile çalışma düzeninin belirli saatlere göre programlandığı biliniyor. Akşam 11 ile gece 1 arası karaciğerin detoks süreci başlar mesela. Vücudun bu programı, gece 1 ile 3 arasında safranın, 3 ile 5 arasında ise akciğerin detoksu ile devam eder. Hatta 7 ile 9 arasında ince bağırsağın emilim işlemini gerçekleştirmesi, aslında uyanmamız ve kahvaltıya girişmemiz için bu saatlerin en uygun saatler olduğunun göstergesi. Yani 4 saat aralıklarla uyuyacağız diye vücudun programını bozmanın da alemi yok gibi.

Az uykuyu savunan, miskinliğe karşı bu görüşlerin yanı sıra, uykumuza saygı duyan insanlar da mevcut. Ne zaman okuduğumu hatırlamasam da, Danimarka'nın, çalışanlarına uyku konusunda bir de kıyağı olmuştu. 'İşe geç gelebilirsiniz, uykumu alamıyorum diyorsanız; ancak mesai saatini aynı tutmak koşuluyla.' tarzında bir motivasyon durumu söz konusuydu.

Uyku konusunda söylenebilecek çok fazla şey var muhakkak. Fizyolojimiz etkilediği gibi psikolojimizi de kim bilir ne derecede etkiliyor. Kalitesizliği sonucunda yaşam kalitemiz de dibe vuruyor. Ama şu bir gerçek, yatma vakti geldiğinde yatağın soğumuş haline girip, bir şekilde ısınmak için sağa sola dönerken uyuyakalıvermek; aslında tüm gün beklenen, çok huzurlu ve mutlu bir an, öyle değil mi?

Son olarak, ne demiş Schopenhauer

"kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. insan hayatı, bir tür hata olmalı."

ps: bugün cuma=) herkese iyi uykular

1 yorum:

  1. az uyumak veya geç uyumak gibi durumlar aynı zamanda kilo da aldırıyor.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..