23 Ocak 2010 Cumartesi

Ayranı Yok İçmeye, Teknoloji Senin Neyine... bir karne sendromu


Milletçe bayılıyoruz en son çıkan her şeyi, hayatımıza uygulamaya. Bize uysun uymasın, bir şekile seviyoruz yenilikleri, entegre ediyoruz, ettiğimiz zannediyoruz, aslında çoğu zaman da eğreti durduğunu farketsek de görmemezliğe geliyoruz. Minicik bir salonumuz olsa da pencerelerden büyük plazmalara, gecekondularda otursak da en son model spor arabalara,
5 kuruş nakitimiz yokken ceplerimizde blackberryler i-phonelar taşımaya, doğru düzgün yemek masamız yokken ADSL bağlatmaya...vs. vs. bayılıyoruz. Ehh, bizim milletçe ekmeğimiz yok ama pastamız çok.


Hayatımıza kolaylık sağlayan teknolojilerin ise gündelik yaşama entegre edilmesi, alt yapı yoksa bazen kaş yaparken göz çıkartmaya benziyor.En son kendi üniversitemin otomasyon sistemlerine laf ediyordum. Evet, niyet iyi; maksat işleri kolaylaştırmak, hocalara sıkıntı yaşatmadan bir şekilde otomatik olarak kayıt kaosunu, okula gelmeleri engellemek...vs. vs. Buraya kadar güzelce düşünülmüş bu sistem ama ne yazık ki 8 kez kayıt için sisteme giriş yaptım 8inde de sıkıntı, heyecan ve git gide daha da büyüyen problemler yaşadım. Tabi ki de sistemin güzelliğinden. Artık kim yapmışsa bu otomasyon sistemini, bizim üniversitenin bilgisayar bölümü öğrencilerinin bilgi kapasitesinden daha yüksek kalitede yapamamış; öyle ki her kayıt günü, pazartesi saat sabah 09.00'da açılması beklenen sistem, bizim dahi mühendis adaylarımız tarafından aynı günün gecesi, saat 00.00'dan 09.00'a kadar olan 9 saatlik sürecin her hangi bir bölümünde kırılmaya mahkum kalmıştır. İşte o gece 'uyursan ölürsün!' Binbir güçlükle oluşturduğun ders programındaki 3-4 dersin en gözde grupları anında
dolar, çünkü herkese o uyar. Sana da zorunlu dahi olsa, başka bir dersinle çakışan ya da en kıl hocanın verdiği grup kalır. Direnirsin, seçmezsin hatta uymadığı için zaten seçemez; okulda gururunu parçalata parçalata, yalvarır yakarır alırsın o dersi. Ama hayatı 'kolaylaştıran' sistemin de hiç bir işe yaramadığına hayıflanıp üzülürsün. Gelecek dönem de uyumamaya and içersin. Böyle geçti kayıt günlerim; zaten mimarlık bölümünün kendine has uykusuz gecelerini yaşarken bir de kayıt için uyumamak hakikaten üzücü. Yoksa kalifiye yazılımcınız, girişmeyin böyle işlere canım...

Şimdi, yine bir dönem sonu geliyor. İlköğretim ve lise öğrencilerinin, o tadından yenmez 2 haftalık mükemmel yarı yıl tatili dönemi... Ve bu tatilin sertifikası da karneler. Yalnız bu sefer karnelerin durumu biraz kritikmiş; yaklaşık 15 milyon öğrencinin notlarının girildiği, e- okul sistemi çökmüş. Tam da karne gününden önce böyle bir durumun olması; okulların %80inde karnelerin gününde verilememesi ve verilecek olanlarda da Takdir- Teşekkür belgelerinin eksikliğiyle sonuçlanacakmış. Böyle bir belge bekleyen öğrenci karneyi ne yapsın tabii! Yine de karnelerin verilemeyecek olması, düşük not bekleyen öğrenciler için fazlasıyla sevinçli bir haber. Ama er ya da geç o karne alınacak, notlar ne yazık ki gün ışığına çıkacak=) Bir de, karnesiz bir yarı yıl tatilini hakikaten tatsız tuzsuz olmaz mı. Nerde o eski karne günleri... Hem karne hediyesi olarak beklenenler, gidilecek sinemalar, ödüller...Bizim zamanımızda elle girilirdi notlar; ey gidi ey. Şimdi bu çocuklar o heyecandan da yoksunlar=) Nitekim pek çok öğretmen geç saatlere kadar, karneleri verebilmek için de mesai yapacakmış. Evet gerçekten de e-okul sistemi çok kolaylık sağlamış doğrusu. (!) Ama bu çöküş, çok da şaşırtıcı değil bizim ülkemiz için, eee ayranımız yok içmeye ama...

1 yorum:

  1. toplum olarak çok ilkeliz, birey olarak çok aptaliz. iste türkiye nin problemi bu:)

    YanıtlaSil

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..