30 Aralık 2009 Çarşamba

Facebook dünyasında Farmville ülkesinde...


Son zamanların Facebook rüzgarına fırtına gibi giren, sanallığıyla bizi biraz daha gerçek hayattan soyutlayan, 'vakit öldürmek' için birebir,vaktimizi diriltemeden bir daha içinde öldürdüğümüz,adı 'oyun' kavramı içinde geçen ama tam bir kara delik misali bilgisayarlarımıza giren şey...


Evet,bunları söylerken aslında bir yandan da çiftliğimdeki poinsettiaları (Türkçe karşılığı Atatürk çiçeğiymiş) biçmekle meşgulüm; ne yazık ki ben de o sanal hayatın içinde takıldım kaldım. Bu yüzden de bugün ondan bahsetme ihtiyacı duydum.
'Nereden girdi bu oyun hayatımıza?' mı demeliyim, yoksa; aslında 'Facebook denen şey nasıl girdi hayatımıza' mı demeliyim. Ana tema Farmville olsa da Facebook'a değinmeden yapamayacağım. En çok kullananlardan biri haline gelmiş olarak onu ne kadar kötüleyebilirim ki; amacından saptırmadıkça fena bir şey de değil aslında. Ama amacı ne peki?İlkokul arkadaşlarımızı bulmak mı?Saçma,listemizdeki kaç tane ilkokul arkadaşımızla tekrar o ufacık zamanlarımıza dönebildik ki? Bunca sene görüşmemişsek zaten ihtiyaç duymadığımızdandır,bu saatten sonra mı birden ihtiyaç duyar olduk onlara?Amacı ne ben de bilmiyorum; ne aradığımızı veya ne bulduğumuzu da. Belki de resimlerin altına yazılmış geyiklere ihtiyaç duyuyoruz arada bir,ya da hiç farkında olmadığımız bir anda çekilen fotoğrafımızın 'tag'lendiğini görmek istiyoruz...


Ve bir de işte,her geçen gün eklenen oyunlar, Farmville le başlayıp Cafe World ve daha duymadığım birçoğuyla devam eden, insanların gerçek hayatta yaratamadıkları bir dünyayı internet üzerinde yaratarak onları eğlendiren sanal hayatlar, kişilikler...


Öncelikle, henüz bu sanal kişiliklerden nasibini almamış sayılı arkadaşlarımıza Farmville'i kısaca özetlemek gerek.Orada size verilen bir arazide meyvenizi,sebzenizi ekiyor,hayvanlarınızı otlatıyor,oradan gelen parayla da bağ,bahçe,ev,bark kuruyorsunuz. Bu kaba tabiriyle bu şekilde sürüp gidiyor, her yaptığınız şey size deneyim kazandırıyor ve deneyimleriniz de level atlamanızı sağlıyor.Ancak oyunun sonu bir türlü gelmek bilmiyor, her seferinde yeni bir şeyler ekleniyor, madalyalar, hediyeler, çiftlik için yeni yeni ürünler,malzemeler vs... Amaç sürekli sizi oyunda tutmak, vaktinizi biraz daha çalabilmek. Hoş,siz de bunu bile bile devam ediyorsunuz.İçimizdeki yükselme azmiyle oyun artık hayatımızın vazgeçilmez parçası halini alıyor,'eyvah eve gidip domateslerimi toplamalıyım' a kadar...


Ama sorun şu, ne kazanıyoruz biz? Tabi ki,dinlenmeye, biraz eğlenmeye, boş vakit geçirmeye ihtiyacımız var ama bu oyun bizden daha fazla ilgi bekliyor,sanki yeni bir arkadaş gibi giriyor hayatımıza,her geçen gün biraz daha ilgi istiyor.Ama bize verdikleri? Hiçbir şey...


Artık yükselmenin de keyif vermediğini zaman anlıyorsunuz ki bu kadar uğraş boşa gidiyor; çiftliğimi genişleteceğimler, villa alacağımlar artık gereksiz görünüyor.Ve işte o an kendinizi yeni bir oyunun pençelerinde buluyorsunuz....

1 yorum:

  1. Bu ve bunun gibi oyunlara bu kadar bağlanmayı, 'evime dönmeliyim, hasat vakti' demeyi ve hayatında 1 ağaç bile dikmemişken bu kadar emeği, olmayan bir tarla üzerinde harcamayı aklım almıyor.
    Hep kuvvet ve gerçek anlamda emek harcamadan bir şeylere sahip olmak ve üretmek derdindeyiz ama aslında farkında olmadan elde edemediğimiz başarılar yerine bu şekilde tatmin olmaya çalışıyoruz gibi geliyor bana.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..