Londra’nın merkezinden kalkan trenlerle Cambridge’e bir saatten kısa bir sürede ulaşmak mümkün. İstanbul’da hergün trafikte saatler geçirmeye alışkın bünyelerimize bu yolculuk ilaç gibi geliyor ve atıyoruz kendimizi Cambridge sokaklarına... Oxford için gözlemlediğim birçok şey Cambridge için de geçerli. Yine bir şehir için küçük ama bir kampüs için büyük sayılabilecek bir alana yayılmış şirin bir üniversite şehri, bisikletleriyle seyir halinde olan Cambridge öğrencileri, çok çok güzel tarihi kolej binaları ve yemyeşil parklar, bahçeler...


Ama bunların dışında, Cambridge’de yapılabilecek en eğlenceli turistik aktivitelerden biri de şehrin ve üniversitenin adını aldığı Cam nehrinde punting yapmak. Yani nehirde altı düz bir sandalı sırıkla sürmek (seslisözlüğün yalancısıyım). Punting’i bir rehber eşliğinde yapabileceğiniz gibi, kendi sandalınızı kendiniz de sürebiliyorsunuz. Ancak göründüğü kadar kolay değil bu punting olayı. Sırıkla koca sandala hakim olmayı öğrendikten sonra, bir de güçlü kollara ihtiyacınız olacak. Biz nehre düşüp ıslanmayı göze alamadığımız için, rehber eşliğinde punting yapmayı tercih ettik. İyi de oldu, bir yandan nehir kenarına konumlanmış King’s College Chapel, Trinity College gibi güzellikleri seyredalarken, bir yandan da bazen eğlenceli bazen bilgilendirici hikayeler dinledik. Prens Charles Trinity College’da okurken kendisini koruma

Uzun lafın kısası Cambridge’de güzel bir gün geçirdik. “Peki sen ne diyorsun: Oxford mu Cambridge mi?” diye sorarsanız, belki her türlü sulu aktiviteyi sevmemden, belki seyahat ettiğimiz gün havanın günlük güneşlik olmasından, belki de sadece daha güzel olmasından benim gönlüm Cambridge’dan yana...
Oxford ile Cambridge'in kürek yarışları da meşhurdur :)
YanıtlaSil