22 Aralık 2009 Salı

Kağıt-Kalem mi? Klavye- Ekran mı?

Bir türlü huzura eremedim. Sadece ben mi böyleyim yoksa bu çelişkiyi yaşayan benim gibi başkaları da var mı merak ediyorum?
Başlık malum, fikir veriyordur biraz. Teknolojiyi çok çok iyi kullanamayan bir insan olan ben zamiri, bu konuda üstün başarılar gösterip zaman zaman hayatımı kolaylaştırmak yerine kaosa dönmesine sebep olduğumdan en adisinden bir adet nişan istiyorum. Şöyle yakama takıp gururla etrafta gezeyim.
Bu blog işine girdik gireli eski alışkanlıklar ile yeni yeni araya girmeye çalışanlar arasında bir savaş başladı. Eskiden beri yazı yazan bir insanım. Zaten hemen hemen her hatun kişisinin bir günlük olayı baş göstermiştir hayatında. O olmasa bile Türkçe öğretmenleri yok okuduğunuz kitabın özeti, yok kompozisyon diye diye size mutlaka bir kalem tuttururlar. Ben de böyle böyle kalem tutmayı sevdim, araya uzun zamanlar girse de hep bir şeyler karaladım. Bir de kırtasiye merakım vardır. Güzel kalemlerim olsun renk renk, özel defterlerim olsun sayfaları cins cins, sonra bunları kullanmaya kıyamayayım öylece dursunlar bir köşede... Antikalıklarım var vesselam.
Eski alışkanlık deftere yazmak, yeni moda bilgisayara. Kalemi eline alıp, o sayfaların üzerinde mürekkep izi bırakmak çok güzel bir duygu. Yazacak bir konum olmasa, sadece saçmalamak istesem bile harflerin oluşturduğu görüntü, bileğimin kağıtın üstünde usulca süzülmesi, bazen parmaklarımın acıması uzun sonu gelmeyen cümlelerim sebebiyle... Bunları seviyorum. Ama blog yazmaya başladığım günden beri klavye ve ekranla da bir ilişki gelişti aramızda. Kesinlikle bir aldatma durumu yok. Hala eskisi gibi büyük bir aşkla seviyorum defterlerimi, kalemlerimi ama ekran başındayken başka bir ilham geliyor bana. Daha önce aklıma gelmeyen konular, farklı cümleler kuruyorum.
İlk başlarda önce kağıda yazıyordum sonra bilgisayarda temize çekiyordum:) Sonra sonra bu temize çekme işleri sırasında araya başka cümleler kattığımı fark ettim. Gittikçe zul olmaya başlayınca, zaman da az olunca farkında olmadan bilgisayara döndüm. Ama şu bir gerçek ki deftere yazdıklarım daha derin, daha özel, daha kaygısız hatta bazen daha sıkıcı. Çünkü daha ben.

2 yorum:

  1. Bir grup bilgisayarcı, "nasıl (daha) düzenli çalışırız" sorusuna yanıt aradığımız ve profesyonellerden yardım istediğimiz toplantıların birinde, "belgelendirme işini sevmiyoruz" itirafında bulunduk. İçinde bulunduğumuz durumu yardım istediğimiz kişilere daha iyi anlatmak için bazı itiraflarda bulunmak gerekiyordu.

    "Sizin kadar not alan bir grup görmedim hayatım boyunca. Bilgisayara yazmak mı zor geliyor, ve hepinizin işi bilgisayar ileyken?" cümleleri profesyonel abimizin ağzında çıktığında, birbirimizin önüne baktık ve 15+ kişinin her birinin en sevdiği defterlere, en sevdiği kalemler (hatta özel mürekkepleri) ile not tuttuğunu farkettik.

    Bizde (çoğumuzda) tersi oldu muhtemelen, yazma işine bilgisayarda başladık, sonra deftere geçtik. Birimizden diğerine bulaşan Moleskine aşkı, kırtasiye merakı ile gelişti olaylar. Bıraktık netbook/laptop ile not tutmayı, eski yöntemlere geçtik, mutluyuz. Aldatıyor muyuz? Evet. Hâlâ belgelendirme işini sevmiyoruz.

    İlk fotoğrafa bakınca kendi masamı gördüm, o yüzden buradayım.

    YanıtlaSil
  2. Bilgisayara not almak dönemine geçemedim, geçebileceğimi de zannetmiyorum. Deftere daha hızlı yazıyorum, bir de o toplantılarda sıkılınca bir şeyler çiziktirmek zevkini bilgisayar asla veremez:)

    Moleskine aşkı yüzünden dolan defterleri bile atamıyoruz:)

    YanıtlaSil

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..