1 Aralık 2009 Salı

Tarhana Çorbası + Köfte + Yerli Malı Haftası = En Hüzünlü Şiir



Dün geç saatlerde, kuzenlere yaptığımız son bayram ziyaretinden sonra, arabada babam arabayı kullanırken arka koltukta yorgunluktan uykuya dalmakla dalmamak arasında gidip geliyordum ki; radyodan gelen içli bir ses beni uykudan uyandırıp, enerjimi yenilemeyi başardı. Bir türkü fmden saz tıngırtılarıyla gelen çok yüksek dozda duygu yüklü, ağlak mı ağlak bir türkü gözlerimi iyiden iyiye kapatacakken, bu muazzam türkünün şiir kısmında ansızın yakaladığım “tarhana çorbası” ve “köfte” kelimeleri önce kulaklarımı sonra gözlerimi açtı. ”Ne diyor bu adam, bu duygu kasırgasında köftenin tarhananın ne işi var?” diye kulak kabartıp şiirin kalan kısmını dinlemeye devam ettim ve sonu tabii ki mükemmel... Gecenin o vakti deli gibi eğlenmeme sebep olan ve bugün de kendisini Google’da arayıp bulma emeğini gösterdiğim, uykumu bölmesinden memnuniyet duyduğum Muzaffer Badıllı’ya ait bu çok dokunaklı şiiri okuduğunuzda, inanıyorum sizin de gözleriniz dolu dolu olacak:) :


Not: Biraz uzun bulabilirsiniz ama sonuna kadar olmasa da başlarını okumanızı şiddetle tavsiye ederim; ayrıca okurken fondan bir sazın çaldığını hayal edin ve hissedeceğiniz o acıklı tınıyla bu şiiri seslendirin:)

"Babam bazen kışları çalışmaya giderdi İstanbul’a
İstanbul u türkülerden,
Birde babamın getirdiği karnıyarık somunlardan bilirdik
Oysa şimdi o gözümüzde büyüttüğümüz
Koca şehre tamamıyla yerleşir olduk.

Babam önce bir kahvede iş buldu.
Ağabeylerimden ikisi de fırıncıda hamurcu yama olarak işbaşı yaptılar
Geri kalanlarımız küçüktük.
Babam bizi okula yazdırdı.

Okula başladığımızın ilk yılında
Yerli malı haftası diye bir şey olacaktı.
Fakat yerli malı ne demekti?
Ne yapılırdı yerli malı haftasında bilmiyorum?
Arkadaşlara sordum.
Yemekler getirip yiyoruz dediler.

Yerli malına bir gün kala durumu anama açtım.
Anamda o gece bana mis gibi tereyağlı bir tarhana çorbası yaptı.
Ağabeyim her gün öğle yemeği için işe götürdüğü sefertasını almadı o gün.
Anam tarhana çorbasını koyacaktı.

Sabah andımızı okuduk okula girmeden
Öğretmenimizin izniyle herkes kumanyalarını sırasına hazırladı.
Kimi meyve, kimi kek, kimi pasta ve köfte getirmişti.
Benden başka çorba getiren yoktu.
Tabi dedim içimden, tarhana çorbasını herkes yapamaz.
Hem şehirli bunlar tarhanadan ne anlar.

Sefertasının vidalarını bir bir iştahla açtım.
Fakat kimse yanaşmadı sırama
Herkes bankacının oğlu Sait’in sırasında birikmişti.
Can arkadaşım Mirza bile beni bir köfteye satmıştı.
Sait’in sırasında kayık tabakta bir yığın köfte
Ve de koca bir cam şişe elvan gazozu vardı.
Yav ağabeyimin harçlığıdır, anamın emeğidir bu çorba dedim.
Duyan yoktu beni.

Sağ olsun Alim öğretmen; yanıma gelip
“Ne güzel bir çorba biraz yiyebilir miyim dedi? “
Büyük bir sevinçle kaşığı tasın ensesinden alıp sildim önlüğüme
İki kaşıktan sonra sağ ol güzel olmuş deyip kalktı sıramdan
Ve bankacının oğlu Sait’in sırasından bir köfte getirdi bana
Hayatımda hiç köfte yememiştim.
Tadı çok güzeldi.

Ama anamın emeğini bir köfteye satacağımı hiç düşünmemiştim bu koca şehirde.
Paydos zili çalmıştı artık.
Ucu kırık bu kentin bir köfteye umutlarının satacağını hiç düşünmemiştim
Bu üzücü yerli malı haftasında ömrümce unutmayacaktım.
Eve yaklaştı yalanlar düşündüm.
Anam sorarsa ne cevap vermeliyim diye
Gözlerim bana sormadan ağlamaya başladı

Oturdum bir yamaçta
Tereyağlı tarhana çorbasını, anamı, ağabeyimin zorunlu orucunu düşündüm.
Çorbayı anama geri götürmemeliydim
Ana çorbanı beğenmediler diyemezdim.
O yamaçta içebildiğimi içtim
Altı kaşığın hepsiyle de içiyordum ki
Anam arkadaşlarımda içti sansın diye
Ekmeği de bir taşın üstüne bıraktım
Kuşlar yerdi belki anamın bu emeğini
Eve yaklaştıkça unutmaya çalışıyordum bu yerli malı haftasını

Eve varınca; anam hoş geldin oğul;
Nasıl geçti yerli malı haftası dedi. ?
Güzel dedim ana, çok güzel.
Arkadaşlar çorbanı çok beğendiler deyince anam ufaktan gülümsedi.
O gülüşü var ya o gülüşü bin köfteye bedeldi be.

Sonra anamdan izin alıp çıktım dışarı
Yürümek istiyordum, ağlamak istiyordum, haykırmak istiyordum..
Zaman geçtikçe karnım acıkıyor,
Bir yandan da tarhana çorbasını düşünüyordum.
Yamaca bıraktığım ekmekler geldi aklıma
Hemen koşarak yamaca gittim.
Yamaca vardığımda 5-10 tane serçe ekmeği küçük gagalarıyla didikliyorlardı.
Kuşlar arkadaşlarımdan daha vefalı çıkmıştı.
Artık anama yemin etsem de başım ağrımazdı
Koşarak eve gittim.
Anama sarılıp öptüm
Ana dedim arkadaşlar ekmeğini çok beğendiler
Yine yapar mısın?

Anamın yüzüne tarifi imkansız gülüşler düştü.
Artık her gün çantama ekmek yapıp koyuyordu arkadaşlarım için.
Bende okul çıkışı o taşın üzerine ekmekleri koyup kuşları bekliyordum.
Dört ay o kuşlara hep ekmek getirdim.

Bir gün ev sahibi geldi evimize.
Babamla benim aklımın ermeyeceği şeyleri konuşuyorlardı.
Adam gittikten sonra babam üzgündü.
Ağabeylerime acilen ev bulmamızı söyledi.
Evimiz ruhsatsız ve kaçakmış.
Belediyeciler yıkacakmış.
Belediyeci ne demekti, ruhsatsız ne demekti?
Anlamayıp boş boş dinliyordum.
Sadece kötü şeyler olduğunu seziyordum.
Zaten o sene anne vefat etti.

Annemin vefatından sonra evimiz tam anlamıyla deprem kargaşası yaşıyordu.
Akrabalarımızdan Mahmut ağabey bakkaldı.
Benim etkilenmemem için elimden tutup bisküvi kokan dükkanına götürdü beni.
Ucuzundan bir çikolata bir de elvan gazozu verdi bana.
Anam ölmüştü oysa.
Elimden atıp çikolatayla gazozu eve koştum.
Eve vardığımda anam eski bir somyanın üstüne boylu boyuna uzanmıştı.
Üstünde beyaz bir örtü.
Karnının üzerinde bir ekmek bıçağı koymuşlardı.
Ölesiye ağlıyordum.
Anam bir daha olmayacaktı, anlıyordum..

Gecekondumuzu belediyecilerin yıkmasına gerek kalmamıştı.
Zaten yıkılmıştı, gecekondumuz ve dünyamız
Anamın olmadığı evde kalmak boğuyordu beni.
Bir dosta dökmeliydim içimi.
Fakat hiç dostum yoktu ki?
Kuşlar geldi aklıma sonra
Yamaca koştum

Kuşlarda yoktu..
Sadece 1-2 ekmek kırıntısı vardı taşın üzerinde
Kuşlarda mı küsmüştü acaba?
Onlarda mı anamın yokluğunu anlamışlardı?
O gece kömürlüğe gidip ağladım
Anamın su ısıttığı taşları öpüyor
Niye gittin ama, niye beni de götürmedin
Yoksa beni sevmiyor muydun ana?
Hani saçımı okşarken süt kokulu bebem, tosunum, koçum..
Adama olacaktı, büyüyecekti derdin
Analar yalan söyler mi ana?
Öyle deyip ağıtlar yakıyordum..

Okula gitmek de istemiyorum artık
Hem bir daha ki yerli malı haftasına ne götürecektim okula
Anam da bir daha olmayacaktı
Kim bir daha tarhana çorbası yapacaktı bana
Anamın yokluğu ve son tarhana çorbasından sonra yıllar birbirini kovalamaya başlamıştı
Ben okulu bitirmiştim

Artık ergenlik çağına gelmiştim.
Babam amansız bir hastalığın pençesinden kurtulamamış
O da annemin köyüne göç etmişti.
Ben artık işe başlamış askerlik çağında fırtına gibi bir delikanlıydım
Ve şimdi ne vakit düşünsem tarhana çorbasını, kuşları, bankacı Sait’in köftelerini
En önemlisi , en önemlisi annemi her düşündüğümde yine ağlarım..
Yine ağlarım ve soruyorum
O kuşlar oradalar mı hala?
O kuşları anasının emeği,
Ağabeyisinin açlığı ile besleyen çocuklar var mı hala
Var mı hala..???? "

2 yorum:

  1. komik ama tizden de duygusal... Derinden vurdu beni

    YanıtlaSil
  2. gecen isten cıktıktan sonra bu şarkıyı actı taksi şoförü, yanılmıyorsam medaya fm deydi... resmen 10 dakika falan sürdü ve ben bu türküyü söyleyen adamın içine nasıl birşey kaçtığını düşünürken taksi şoförü bombayı patlattı; "bunlar gerçek biliyor musun" aslında şüphelenmem gerekirdi kanalı değiştirmeyişinden..ve o gün anladım ki bu şarkılara içlenen hakkaten birileri var..
    Kursad

    YanıtlaSil

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..