8 Aralık 2009 Salı

Stanford Deneyi ve Yöneticilerimiz

Yaklaşık 2 yılı aşkın sürelik iş deneyimlerim süresince bilişim piyasasında farklı şirketlerde çalıştım. Freelance işler de yaptım, büyük ölçekli 200-300 bin kullanıcıya hizmet veren web uygulamaların gerçeklenmesinde de görev aldım. Bütün bu deneyimler, bana gerçekten hayat ve insanlardaki duruma göre biçimlenme sendromu adına çok şey öğretti diyebilirim.

Üniversitede seçmeli psikoloji dersini aldıgımda en ilgimi çeken konu Stanford Hapishane deneyi olmuştu. Bilmeyenleriniz için özetleyeyim, sizlerin de ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Bu deney, Stanford ünivesitesinde psikolog olan Philip Zimbardo  liderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından 1971'de yapıldı. Yetmiş kişi arasından yirmi dört lisans öğrencisi gardiyan ya da mahkum rollerini oynamak üzere seçildiler. Seçilen öğrenciler Stanford psikoloji binasının bodrum katındaki sahte hapishaneye yerleştirildiler.
Mahkumlar ve gardiyanlar çok çabuk bir şekilde rollerine adapte oldular. Deney öngörülen sınırların dışına çıkıp tehlikeli ve psikolojik olarak hasar veren bir duruma geldi. Birçok mahkum duygusal olarak travma geçirirken gardiyanların üçte biri "gerçek" sadistik eğilim sergilemekten yargılandı. Mahkumların ikisi daha deneyin başında çıkarılmak zorunda kalındı. Kendisi dahil herkesin rolüne iyice kaptırdığından emin olduktan sonra Zimbardo altıncı günün sonunda deneyi bitirdi.
İş hayatında da durum pek farklı değil. Terfi alıp yönetilen konumundan bir nebze de olsa daha yöneten bir konuma geçen insanlar bukalemun gibi bulunduğu konuma adapte olabiliyorlar. İnsanların üzerinde bir pozisyonda olmanın verdiği ego ile çalışanları onların bir kulu gibi görmeye başlamaları izliyor akabinde. Kimisi bulunduğu konum ona default olarak bağış edilmiş gibi hiç yadırgamadan  yönettiği kullarıyla emir kipiyle konusmayı seçerken bir diğer yönetici kesimi de "Şirket kurallarına uyalım arkadaşlar, şu raporları hazırlayalım arkadaşlar, geliş-gidiş saatlerimize biraz daha dikkat edersek daha iyi olur" tadındaki sohbet tadında mobbing hareketleri( rahatsızlık verme hareketleri) ya da "Ne durumdayız arkadaşlar" şeklinde sanki işin yapılmasında kendisi de yer alıyormuş gibi cümlelerle yaklaşırlar kullarına.
Gerçekten içten, samimi davranan yöneticilerle de çalıştım, sorunlara pozitif yaklaşarak birlikte çözmeye çalışan, üst-ast ilişkisine aldırmadan herkesin fikrine eşit derecede önem veren... Rgosuz bir insan olmak o kadar da zor değil. İnsanların sorumluluğunu almak elbet kolay değil, ama başarıya ulaşmanın sırrı da bir sinerji içerisinde eşit derecede özveri göstermekten geçiyor kanımca. Hepimiz aynı yerden geliyoruz, aynı yere gidiyoruz, üstlüğümüz-astlığımız da genlerimizin bizlere armağanı esasında. Mevcut düzende maalesef genlerinde kaypaklık, adam kayırmacılık, yalakalık özelliklerini barındıranlar ve en önemlisi self-marketing diye adlandırdıgım bir yapıp 3 yapmış gibi kendini paketleme vasfına sahip insanlar için dizayn edilmiş bir yapı mevcut. Herkes çalıştığı şirketi için "Biz" demeye ne kadar da meraklıymış arkadaş.
Ne bileyim, pek sindiremedim ben bu düzeni kendime, paylaşmak istedim, herkese iyi günler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..