11 Kasım 2009 Çarşamba

ERASMUS olmak...

Son zamanlarda özellikle üniversite öğrencileri arasında bir Erasmus furyasıdır gidiyor. Bilmeyenler için özetlemek gerekirse; Erasmus, Avrupa üniversiteleri arasında öğrenci değişimi demek... Bunun için her üniversitenin anlaşmalı olduğu çeşitli okullar var ve bu okullar arasından öğrencinin tercihine, dil ve mülakat puanına ve not ortalamasına göre yerleştirme yapılıyor. Eğer onca evrak toplamakla uğraşmak ve üniversitelerin Erasmus koordinatörlüklerindeki "suratsız" insanları çekmek sizi yıldırmazsa TEBRİKLER!! Erasmus oldunuz demektir!
Ben de bütün bu sıkıntılı ve sabır sınayıcı testlerden geçtikten sonra kendimi Manchester'da buldum. Gelişimin daha ilk gününde (19 Eylül) "Nereden geldim ben buraya?!" psikolojisine kapıldığımı ve hap kadar olan odamda bayramın ilk günü annemden gelen ilk telefonu kapatır kapatmaz hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum... Sonra odanın ne kadar pis olduğunu ve her yerin örümcek ağlarıyla kaplı olduğunu farkedip koşarak kendimi dışarı atıp temizlik malzemesi almaya giriştiğimi... Odamı temizleyip, bavulumdakileri dolabıma yerleştirdikten sonra şöyle bir camdan bakıp "O kadar da kötü değil ya." dediğimi de... Şimdi düşününce o kadar garip geliyorki, neredeyse İstanbul'a dönmek istemeyeceğim.

Erasmus pek çoğunuz için parti, içki, Avrupa turu demek biliyorum... Bunun için tek bir şey söyleyebilirimki sonuna kadar doğru!! Abartmamak koşuluyla tabiiki. Sonuçta burada Türkiye'deki okulunuza karşı sorumluluklarınızın olduğunu da unutmamalısınız. O yüzden derslerinizi de bir kenara itmemek koşuluyla gezip tozmak elbetteki serbest. Fakat herşeyden öte en özel tarafı Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden insanları ve onların kültürlerini tanımak, onların da Türkleri tanımalarını sağlamak... Çünkü ne yazıkki buradaki pekçok Avrupalı arkadaşım Türkler'e karşı müthiş bir önyargı beslemekte idi. İlk zamanlar en sık karşılaştığım sorulardan biri de Türkiye'deki tüm Türkler'in bizim gibi olup olmadığı yönündeydi. "Türkiye'de deniz mi var?" diye soranından tutun, "İçki içiyor musunuz?", "Aman Tanrım Müslüman mısınız o zaman neden başınız kapalı değil?!" ve örneklerini çoğaltabileceğim benzerleri gibi binlerce soruyu sabırla yanıtlamak zorunda kalıyorsunuz. Hele bir de Türkiye'nin Avrupa birliği üyeliği konuları varki bu konular için ayrı bir yazı yazmam gerekir, hatta belki de hiç yazmamam gerekir öyle hassas konular... Devamında ise "Biz Türkler'i hiç böyle bilmiyorduk." "Türkçe öğrenmek istiyorum!" gibi yorumlar duyabilirsiniz. Yurt bahçesi içinde "Merabaa, chok guzel havaa, nazızı (nasılsın demek istiyor)" gibi laflar işitmeye başladıysanız Türkiye reklamınız başarıyla sonuçlandı demektir. Sonrasında ise gezip tozmalar ve Erasmus'un olmazsa olmazı olan partilerde alırsınız soluğu...
Kısacası Erasmus olmak, derslerle eğlence hayatını birarada yürütebilme becerisi isteyen bir sorumluluk. Ne kadarı sorumluluksa tabii... Üniversite okuyan veya yüksek lisans yapmakta olan tüm öğrencilere tavsiyem ise kesinlikle fırsatları varken bunu değerlendirmeleri... Ben daha henüz bu yolun ortalarında olabilirim, ama hep iyiki geldim diyorum ve nasıl döneceğimi merakla bekliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..