

Bilim kurgu yapımlarla pek aram yoktur, kasıp kavuran Lost dizisi hakkında bile "ıssız ada filan, çok klişee, pehh" demişliğim vardır. Ama Flash Forward, daha ilk bölümden insanda merak uyandırıyor. Lost'un ilk sahnesine benzer bir sahneyle açılış yapıyor Flash Forward; bir araba kazası enkazından çıkan bir adam, kaos ortamı, neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. O kaosun tüm dünyada insanların 2 dakika 17 saniye boyunca bilincini yitirmesinden ileri geldiğini, bu bilinç kaybı boyunca insanların geleceğe bilinç sıçraması yaşadıklarını anlıyoruz. Bu imajların birbirleriyle bağlantısı olup olmadığını ve sebeplerini araştıran insanların arasında dizi ilerliyor.
Dizinin başarısının sırrı sadece ilginç hikayesi değil, güçlü oyuncu kadrosu bence. Her sahnede tanıdık bir sima var, "gözüm bir yerden ısırıyor" dediğimiz karakterlerin sayısı hiç de az değil. Shakespeare in Love başta olmak üzere birçok yapımdan tanıdığımız Joseph Fiennes, Lost'un Penelope'si Sonya Walger, Coupling'deki Jack Davenport.. Güçlü oyunculuklarının insanı dizinin içine çekmesi zor olmuyor. Bir de özellikle Türk dizilerinde hikayenin yavaş akmasından muzdarip bir insan olarak (Bihter'in Behlül'le vuslatı için kaç sezon bekledik) olayların bu dizideki hızlı akışı senaristlerin anlatacakları çok şey olduğunu gösteriyor.
Eğer izlediğiniz dizilerden sıkıldıysanız ve farklı bir alternatif arıyorsanız Flash Forward'ı öneririm. İnsanı değişik sorgulamalara sürükleyen derin bir konusu olduğu gibi hikaye de tatmin eden nitelikte. Tek sorun, dizinin yeni başlamış olması, abc'de yayınlandığı için internetten indirmek ve yeni bölüm izlemek için bir hafta beklemek zorunda olmak. Yine de değiyor bence..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..