18 Kasım 2009 Çarşamba

Pas Şut ve Gol

Başlığa bakıp da futbolla ilgili bir yazı yazacağımı sananlar yanıldılar. Türk televizyon kanallarındaki programların nasıl reyting rekorları kırdığını, aslında ezeli rakip gibi görünenlerin birbirleriyle nasıl paslaştıklarını, kanal ayrımı yapmadan, örneklerle teker teker açıklamaya çalışacağım. Arkanıza yaslanın ve bu eğlenceli yazımı keyifle okuyun.

Dizilerden başlayalım öncelikle. En popüler olanlarından.Romanlardan uyarlanan fakat bölümler ilerledikçe romanla tek alakası, isimleri kalan Aşk-ı Memnu ve Yaprak Dökümü. Bitmedi, üstü örtülü ülke gerçeklerinin ve bıçkın delikanlıların hayat hikayelerinin anlatıldığı Kurtlar Vadisi, yeni modamız Ezel.Bu dizilerde Türk Toplumu’na çok ters düşen olaylar yaşanmakta; Kardeşinin kocasını elinden alan diğer kardeş. Bir salona dalıp 128 kişiyi öldürebilen Çakır-Polat ikilisi, yengesine göz koyan yakışıklı yeğen. Örnekler,aklıma gelenlerden çok daha fazla. İşinin ehli sanatçılar, milyarlar karşılığında sanatlarını ifa ederek bu sahneleri çıkarıyorlar ortaya ve dizileri sözde sanat ürünleri olarak sürüyorlar piyasaya. Hal böyle olunca toplum için yapılan sanat yine toplum için bir nevi kötülükler zinciri oluşturmakta. İşte bu noktada ilk pası dizilerin attığını varsayalım. Peki kime pas attılar? Buyrun aşağıdaki paragrafta:)

7 den 70e garip bir özelliği vardır Türk Halkının (7leri etkileyende 70’lerin bu tavrıdır bence) Televizyonda yapılanları uygulama çabası. İyi kötü ne varsa özenme, imrenme. Bu garip özelliğin sonucu toplumun bazı kesimlerinde pek de hoş olmayan durumlar yaşanmasına neden olabiliyor. Nasıl mı? Düşünün Aşk-ı Memnu da ki gibi bir yeğen-yenge ilişkisinin doğuda bir köyde yaşandığını. Bunu öğrenen amca ne yapar? Boğar yeğeni atar bir kuyuya, karışır kayıplara.Peki bu cinayeti çözmek kime kaldı toplumda? Hakim? Savcı? Güldürmeyin beni. Tabi ki Seda Sayan ve Müge Anlı'ya. Toplumumuzun en dobra sarışınları olayları çözmek için uğraşırlar,halk kahramanı olup reyting rekorlarları kırarlar. Sizce dizilerden gelen pas doğru yerde mi? Bence evet. Birbirleriyle paslaşa paslaşa, diğer programlara çalım ata ata ilerlerken ikilimiz heyyyt der kadırgalı gerinir,abanır topa,ve bir pas daha. Kime gitti göremedik demeyin. Bakın aşağı paragrafa:)

Sabah kalkar kalkmaz gözümüzü bu programlarda çözülmek istenen cinayetlerle açarız. Kim kimi nasıl öldürdü, neyle boğdu, nereye attı. Öyle ki bazıları anlatırken, hikâyelerinin dizi konusu gibi olduğunu söyler. Evet dizi konularından pek farkı yoktur başlarına gelenlerin. Oysa farkı olmalıdır, belki de dizi konuları böyle olmamalıdır. Her neyse, hal böyle olunca bunları sabahtan öğleden sonralarına kadar izleyip sıkılan,daralan,içi kararan yurdum insanın karşısına eğlendirmek için kim çıkar?Kim? Bloğumuzun sıkı takipçileri bu soruya hemen cevap verebildi bile,tabi ki Ece Erken. Top onda artık. Eğlensin toplum, gülsünde gülsün diye uğraşır da durur, saçmalar da saçmalar. Görevini yapar, yavaş yavaş orta sahayı geçer ve bir kaç hamleyle hoop bir pas yine, bakalım kime?

Öğleden sonra olmuştur, bezgin ev hanımımız sabahtan beri oturup çoluk çocukla birlikte bunları izlemiştir. Kimse düşünmez çocukların psikolojisini o anda. Hatta derler ki kızım bak örnek al kaçma evden, oğlum bak örnek al doğrama arkadaşlarını bunlar gibi. Çocukların böyle bir şeyi yapacak durumları yoktur aslında. Eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürmekten başka bir şey değildir söylenenler. Neyse geçiyorum işin pedagogluk kısmını. Saat akşama yaklaşmaktadır. Çoluğun çocuğun, kocanın ne yiyeceği pek önemlidir bu zamanlarda. Bir yemek hazırlanmalı, bir sofra kurulmalı.E nasıl olacak bu iş? Çok kolay, ‘Yemekteyiz’. Top şu anda burada. Dedikodular, safsatalar eşliğinde yarısı çöpe gitsin diye yapılan yemekler, akşama ne pişirsem derdindeki ev hanımına feyz oluşturur.Ne de olsa tv’de her gördüğümü yapıyorum diyip başlar yemek yapmaya.Yemekteyiz de bu misyonunu tamamlar ve bir uzun pasla top çıktı yola.Kime gitti? Hadi gelin birlikte bakalım.

Akşam oldu ailecek oturuyorlar TV karşısında. Durumun farkında olmayanlar dizilerini izlemeye devam ederler ve yukarıdaki döngünün her gün tekrarlanmasına bu şekilde katkıda bulunurlar. Az çok durumu fark edenler dizi izlemezler. Ne mi yaparlar? Kazanamadıkları ama hayallerini kurdukları paraları kazananlara bakarlar: Var mısın Yok musun? Top forvet oyuncularından Acundadır bu aşamada. Belki de bu maçın en doğru top koşturanlarından, zira her atağı başarılı. Öyle ki istemez bu sahada bu şartlarda oynamayı ama devam etmesi gerekir ve pas vermek zorundadır. Büyük patronlar ne der sonra. Fakat içi rahattır. Kendisiyle aynı safta top koşturan bir diğer başarılı oyuncuya atar pasını Ve top çıktı artık Acundan. Diğer oyunculardan ya Beyaz alır topu ya da Okan. Son derece artistik hareketlerle,birlikte paslaşa paslaşa öyle bir şut çekip,gol atarlar ki diğer bütün oyuncuların şanını kurtarırcasına.

İşte vaziyet budur. Türkiyede televizyon sektörü,federasyonun bozuk kuralları dahilinde işleyen, kimi iyi kimi kötü antrenörler ve oyuncularla oynanan, milyon dolarların döndüğü, sıkça paslaşmanın önemli olduğu bir tür futbol karşılaşmasından başka bir şey değil. Üstelik kapalı-kale arkası ,maraton-vip hangisi olursa olsun bir bileti mutlaka vardır hepimizin. Bu karşılaşmayı izleyebilmek için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..