Sundance Film Festivali

Blogger’a siftah yaptığım bu yazıda, size Sundance Film Festivali’nden bahsetmek istiyorum. Siz de şahit olmuş olacaksınız ki, film afişlerinde, IMDB sayfalarında ya da DVD kapaklarında filmlerin hangi film festivallerinde hangi seçkin jürilerin önünde ödüllendirildiğine dair bilgiler sıralanır ve film seçerken o film hakkında çok bir bilgiye sahip olmadığınız durumlarda, Cannes Film Festival’inden alınmış bir ‘Altın Palmiye’ ödülü, Berlin Film Festival’inden takdir görmüş ‘Jüri Büyük Ödülü’, ya da Antalya’dan koparılmış bir “Altın Portakal” hemen gözümüze ilişir ve böyle filmlerin iyi olacağını genelgeçer bir anlayışla kabul ederiz. Bu denemeler benim tarafımda genelde yanılmayla sonuçlanıyor ama yanıltmayan bir isim de çıkmadı değil, o da yazımın ana fikri olan: Sundance Film Festivali.

İzlediğim birkaç film neticesinde benim de sonunda bir film kriterine karşı güvenimin oluşmasını sağlayan Sundance’i sizlerle de paylaşmak istedim. Hollywood sistemi dışında oluşum gösteren bu festivalde Amerika’dan ve diğer ülkelerden pek çok bağımsız film sahne alıyor ve her yıl ocak ayında Utah’da üç farklı noktada gerçekleşen bu festival Amerika’nın en büyük bağımsız film festivali. Bu festival sayesinde adını daya iyi duyurmuş ve benim de sinema tercihlerimde Sundance’i kriter almama neden olan filmlerden bazıları ise: Reservoir Dogs, Garden State, Memento, The Squid and The Whale, Thank You For Smoking, Saw, Little Miss Sunshine, Man on Wire, Grace is Gone, 500 Days of Summer.. Ben bu filmleri izledim, beğendim ve buradan çıkmış/ödüle de layık görülmüş filmlere karşı bir merak duymaya başladım. Siz de bu filmleri izlemiş, beğenmiş ama çıkış noktalarına dikkat etmemişseniz, bundan sonraki film tercihlerinizde Sundance damgasını görmek sizde de benzer bir merak oluşturabilir ve alternatifler arasından seçim yapmanızda bir kolaylık da sağlayabilir. Şimdiden iyi seyirler..