23 Kasım 2009 Pazartesi

PUTU SADECE GERÇEK YIKAR

ENGELLER

1. Efsaneler ve Putlar



Daha önceki yazıda, fitnessın sihirli formüllerin olduğuna olan inancın en yaygın olduğu endüstri olduğunu görmüştük. Bazı yönlerden bir “yeraltı” sporu olarak kalması, kulaktan dolma söylenceler hariç fazla bilgi sahibi olmayanların çokluğu, doğasının istismara ve körü körüne bağlanmaya müsait olması nedeniyle fitnessta “put"ların ya da "efsane"lerin de yaygın olmasına şaşırmamak gerekir. Bunlardan bazıları o kadar güçlüdür, o kadar eskidir ki kendisini fitness hocası olarak niteleyen kişiler bile bunların doğruluğunu sonuna kadar savunabilir. Efsanelere inanan, kendisine söyleneni eksiksiz yapanların istedikleri sonuçları alamadıklarında ya özgüvenleri zedelenir, fitnessa cephe alırlar ya da bilmeden başka formüllerin başka putların etkisinde hedeflerine ulaşmaya çalışırlar. Bu putların nereden kim tarafından getirildiği bilinmiyor ama artık yıkılmaları lazım. Şimdi fitnesstaki putlardan bazılarını inceleyelim:



Put 1 : “Mekik çekerek karnımdaki yağlardan kurtulurum.”

Gerçek : Mekik çekerek karın kaslarınızı güçlendirirsiniz ve büyütürsünüz. Büyütmekteki amaç, karnınızdaki adelelerin hacim kazanması, etrafındaki diğer kas gruplarından ayırt edilebilecek ölçülere ulaşmasıdır. Karın kaslarınızın (ve diğer tüm kas gruplarının) netleşmesi için şart olan bir elementtir ama tek başına yetersizdir. Karın kaslarını görmek için ihtiyacınız olan; bütün vücudunuzu çalıştıran yüksek – yoğunluklu anaerobik bir egzersiz (ağırlık çalışmak gibi), yağ yakmanızı sağlayacak düşük – yoğunluklu aerobik bir egzersiz (yürüyüş gibi) ve kilo kaybetmek için kilonuzu koruduğunuz günlük kalori alımınızın az bir miktar altına inmektir. Günde 1000 tane mekik çekebilirsiniz, zırh gibi karın kaslarına sahip olabilirsiniz ama üstündeki yağ tabakasını atmazsanız dünyanın bundan haberi olmaz, sadece siz bilirsiniz.


Put 2 : “Bir kadın olarak fitness yapıp çok kaslanmak istemiyorum.”

Gerçek : Fitness ve “kaslanma” ile ilgili birincil aktör testesteron hormonudur. Testesteron erkeklerde başlıca testislerde kadınlarda yumurtalıklarda üretilir, ufak bir miktarda da böbrek üstü bezleri tarafından salgılanır. Erkek vücudundaki sakal, sert çene ve yüz yapısı gibi özellikler salgılanan testesteron miktarından kaynaklanır. Ortalama olarak bir erkek vücudu kadın vücudundan 40 – 60 kat daha fazla testesteron üretmektedir.

Yukarıdaki tabloya bakarsanız dünyanın sporunu da yapsa bir kadın “itici” diye tabir edilebilecek bir yapıya ulaşamaz, çünkü vücüdu bunu yapabilecek şekilde programlanmamıştır. Testesteron seviyesi buna izin vermez.

Fitness gymlerinde, spor salonlarında kadınların çok büyük çoğunluğu ağırlıktan korkmaktadır. Vücuduna ve sağlığına faydası olmadan (zaman ve enerji kaybından başka zararı da olmadan) 20 – 25 tekrarlık setlerle çalışmaktadırlar. Bir kadının herhangi bir üst vücut kas grubu için 12 ya da 15 tekrarın üstüne çıkabileceği kilo kasa gerilim veremez, yağı kaybettiremez. Tam tersi kas çalışılmamış olur ve yumuşar. Yumuşamış gözüken kas grubu, kas kaybetmiştir, kasın kaybolması da göreceli olarak o bölgedeki yağın artması demektir. Sürekli olarak bu şekilde çalışıldığında kas kaybı artar, kişinin görüntüsü başladığından daha kötü hale bile gelebilir. Kişi zaman ve enerjisini boşa harcamış olur, fitnessa karşı cephe alır, özgüveni zedelenir, “ben ne yapsam forma giremiyorum hep böyle kalacağım” der… İşin acı tarafı çoğu fitness hocasının çok yüksek tekrarlı setlere yönlendirmesidir. Tabi bunda kadınların önyargılarını kıramamaları, uzun uzun anlatacak sabrı gösterememeleri, anlatsalar bile anlattıkları kişinin putuyla mutlu olması ve ticari kaygılar da rol oynamaktadır. Bu yüzden ve bu yanlış “efsane”’den dolayı gymlerde ve sokakta “ince” kadınlar görseniz de çok fazla fit kadın göremezsiniz.

Kadınların bu korkusunda ve “kas” kelimesini duyduklarında refleks göstermelerinde nadiren televizyonda gördükleri ama sokakta ya da günlük yaşamda hiç karşılaşmadıkları vücut geliştirme ve halter sporlarında yarışan kadınların etkisi olduğuna inanıyorum. Bu sporcular o görünüme ulaşmak, yüksek kilolarla çalışabilmek için çok yüksek oranda protein tüketmektedir. Sıkı diyetler, kuru bir görünüm için dönem dönem su diyetleri yaparlar. Günlük hayatta aşırıya kaçan bu yöntemler, branşlarda rekabet arttıkça zorunlu hale gelmiştir. Daha önemlisi ne kadar test yapılırsa yapılsın, birileri mutlaka performans arttırıcı ilaç kullanmaktadır. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki artık teste takılmayan ilaç üretmek imkansız değil. Bu yüzden eşit şartlarda yarışabilmek adına, bu tür ilaçlara karşı olanlar bile emeklerinin ve yeteneklerinin boşa gitmemesi için bu tip ilaçlara yönelebilir (maalesef atletizm, basketbol, futbol gibi bütün sporlarda performans arttırıcı ilaçlar yaygındır). Hatta kadınların vücutlarının farklı programlanmasından dolayı, erkek sporculardan daha fazla kullanmaları gerekebilir.

Fitnessı hobi olarak yapan bir kadın, aşırı tercihler yapmayacağı için, senelerce çok yoğun çalışsa bile bu gelişimin uzağına bile yaklaşamaz, en fazla fit olabilir. Bu yüzden bir kadının fitnessdan korkması yersizdir.



Put 3: “Koşarak yürümeye göre daha çok zayıflıyorum, daha fit oluyorum.”

Gerçek: Daha çok kilo verdiğiniz doğrudur, ama daha fit olduğunuz muammadır. Yürüyüş temposu ortalama 6 km/h civarında rahat bir tempodur. Yürüyüş adımlarını bırakıp çok yavaş ta olsa koşu haline geçtiğiniz anda vücudunuzda bazı değişiklikler başlar. Yürüyüş temposunda yaklaşık 20-25 dakika (metabolizma, glikojen seviyesi, yemeğin kaç saat önce yendiği, kardiyovasküler kondisyon, yağ oranı gibi kişiye göre değişen faktörler bunu etkiler) karbonhidrat yaktıktan sonra, toplam süreyi 45-50 dakikanın üstüne çıkarmazsanız, neredeyse tamamen yağ yakarsınız.

Koştuğunuz zaman yağ yakımı ve kalori kaybı yürümeye göre daha çoktur ama kas yakımı da azımsanmayacak miktara yükselir. Ek olarak fitness yapsın yapmasın uzun süre koşu yapan kişilerin vücutlarının bazı bölgeleri incelse bile kas kaybı yüzünden gergin değildir yumuşak durur. Postür olarak dik bir duruşta zaman zaman zorlanırlar. Vücudun kendini toparlaması için daha çok dinlenmeye, daha çok uykuya ihtiyaçları vardır, bu yüzden uykusuz kaldıklarında gün içinde zorluk çekerler. Yaşlanma belirtileri daha erken ortaya çıkar, asfaltta ya da sert zeminde koşuyorlarsa zamanla eklem ve kemik problemleri yaşayabilirler. İnsülin seviyeleri çok oynadığı için ani mide kazınmaları yaşarlar, doygunluk hissini daha zor hissederler, çok yüksek kalorili rekor öğünlere imza atabilirler, eski bir koşucu olarak ben de bazı öğünlerimi hala hatırlarım. Koşmaya ek olarak fitness yapılırsa vücudun kendini toparlaması ya da “recuperation”’ı daha uzun süre gerektireceği için, ağırlık programı etkilenir. Yorgun, toparlanamamış vücut ağırlık çalışmasında gereken yoğunluğu gösteremez, yorgun kişi spor salonuna gitmek istemez. Ağırlık çalışırken koşunun vücudunuzu ne kadar etkilediğini iyi anlarsınız. Vücudunuzda “tatlı” olmayan “kötü” bir ağrı vardır, çalıştığınız kiloları artık kaldıramaz olursunuz, aynaya baktığınızda sadece yağ değil kaybetmemeniz gereken bir ölçüyü de kaybettiğinizi anlarsınız.Bu yüzden bir kişi en iyi görünümüne ağırlık ( yüksek – yoğunluklu anaerobik egzersiz), yürüyüş (düşük – yoğunlu aerobik egzersiz) ve iyi bir beslenme programıyla ulaşabilir.

Koşmak bir şeyleri telafi etme mantığıyla yapılan ama aslında buna yardımcı olmayan bir egzersizdir. Genellikle biraz fazla kaçırılmış bir öğünü, birkaç gün yapılmamış sporu telafi etmek için yapılır, daha sonra ne de olsa koşarım düşüncesiyle büyük öğünlere ve zaman zaman spora ara vermeye devam edilir. Bu döngüde, ileriye gitmeyen, olduğu yerde sayan ya da geriye giden fiziğiniz yüzünden motivasyonunuzu yavaş yavaş kaybetmeye başlarsınız. Sonunda da ya sporu bırakırsınız ya da spora gitmek eskisi kadar kolay değildir.



Bu yazıda, doğru olduğuna bazı fitness hocalarının bile kanaat getirdiği, senelerdir bilinçsizce fitness yapanların inandığı en temel putları inceledik, bunları birlikte yıkmaya çalıştık. Bu sporu kirleten, dezenformasyon yaratan putlar miadını dolduracak. Herkese sporlu günler dilerim…


Son söz: Yalanla gerçeğin yarışında yalan hep öndedir ama sonunda daima gerçek kazanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için değerlidir. Gerçekten bizi olumlu anlamda eleştiren ve ileriye götürecek eleştiriler yapmanızı diliyoruz..